black and white bed linen

Denemeler

"Pardon, tam olarak neyi deniyorsunuz?"

'Deneme' başlığı altında, aslında öykü ol(a)mayan yazılar var. Farklı yazılarda farklı duygular, tespitler, bazen de isyanlar saklı.
Biraz da delilik var... Biraz...

Derken bir kedi peyda oluyor gölgelerin içinden. Hızlı hızlı ilerliyor, adeta patilerinin her temasında çıkardığı “pıt! pıt!” seslerini duyabiliyorum. Sokak lambasının yörüngesine kaçınılmaz bir şekilde girerken, kafasını oynattığını görüyorum.

Klavyenin başındayım, iş benim başımda.

Hafta başlamış, bitmiş, başlamış, bitmiş, … kimse de bir şey söylemiyor. Söyleseler duracağız sanki! Çalışıyorum tıkır tıkır, parmaklar klavyede, popo sandalyede, akıl iş dışında her yerde; bir kısmı işe odaklanmaya çalışıyor ama odaklanamıyor. Miyop olmuş beyne gözlük lazım.

Galip Hoca aklından hemen hemen her şeyi çizebildiğini söylerdi. Hayvanları, araçları, eşyaları… “Hocam hafızanız çok iyi o zaman.” Dedik, “Yoo…” dedi, “Zamanında her şeyi tekrar ve tekrar o kadar çok kez çizdim ki… Artık ezberimde hepsi. Şimdiki gibi internet de yoktu, kitaplardan, gazetelerden, arkadaşların çizimlerinden bakardık.”

Yolda araçlara, asansörde, işyerinde iş arkadaşlarına, yemekhanede çalıştığı binanın diğer insanlarına yol verdi yine. İş arkadaşlarına karşı hep nazikti. Ezen, kibirli konuşmalara karşı, egoların çarpıştığı toplantılara karşı, hep ama hep “ACİL!!!!!!” diye gelen e-postalara karşı hep nazikti.

Akşam iş sonrası arabasına binip markete giderken, diğer şoförlere hep yol verdi, hiç yol almadı. Emniyet şeridinden geçip, önüne kıran insanlara bir şey demedi.

Kar rengi, solgun gün ışığı, filtresiz bir özgürlüğün tatminiyle camdan geçip, içerinin yapay ışığı ile uyum içinde karışırken, yüzüne baktım. Gülüşünü seviyordum, yoo aslında dudaklarını ve dişlerini ayrı ayrı seviyordum; ve karşımda oturmuş, odaklanmış iri gözleri üzerimde, bana yine gülümsüyordu.