Öykü


Tüp Siparişi
Yazar: Eren Kasapoğlu
Tarih: 12 Nisan 2019
Gün tüme karışmış bulanık, yağlı, isli, sisli, soslu, kirli, mikroplu, adi, bayat, sı, kı, cı günlerden alelade bir tanesi. Cemal, birlikte oksijen yutup karbondioksit tükürdüğü geriye kalan on sekiz milyonun çalışan kısmı içinde, sabahın erken saatlerinde kalkmış insanlara özgü gözaltı torbaları mürdüm eriği, ruhun feri sönük bakışlarına rağmen gözleri faltaşı gibi açık, siparişi kontrol ediyor, bir kez daha. Lalezar Apartmanı numara on iki. Tarif sormasına gerek yok, gayet iyi bildiği bir muhit.
Kıyafeti üzerinde, A GAZ üniforması ve şapkasında A GAZ logosu ile tüpü yükleniyor, sertçe indiriyor kamyonetin arkasına. Patlamıyor bunlar bir türlü.
Sadece bir tüp, bir sipariş, bir adres. Aynada üstünü başını kontrol ediyor, düzenliyor. Şapkanın kıvrımlarını ayarlıyor. Sağ bıyığı yukarı doğru kıvrılayazmış; hemen bir miktar su ve cebinde taşıdığı tarak ile haddini bildiriyor: Evrende düzeni sağlıyor.
Öksüre tıksıra yollara düşen eski model kamyonetin ardından patronu sesleniyor ama sesini duyuramıyor. Cemal başka sipariş almadan basıyor gaza.
Beş dakikalık yolu var. Dokuz sokak köpeği (yedisi tek bir grup), on altı sokak kedisi, yedi martı, otuz iki karga, dokuzu şişman, seksen üçü gözlüklü, dört yüz on altısı kadın toplam altı yüz doksan bir insan ve yaklaşık yüz elli bir bin solucan çıkıyor yolunun üzerine; ama o hiçbirini saymıyor. Aklının bir kısmı geçmişinde, bir kısmı dün geceki alkolün pençesinde ve kalan kısmı siparişinde, yoluna devam ediyor. Arada üç, hayır, arabadan inerken baktığını da sayarsak, tam dört kez sevdiği kadının fotoğrafına bakıyor.
Sipariş noktasına varıyor. Araçtan iniyor, üstünü başını düzeltiyor. Bıyık kontrolü tamam. Smaç bastığı tüpü bu sefer bir tüymüşçesine, nezaketle kaldırıyor yerinden, kıyafetini çok bozmayacak şekilde omzuna hırkasını atar gibi atıveriyor. Boşta kalan elinin usta bir parmak darbesi ve Lalezar Apartmanı numara on ikiden kuş cıvıltıları yükseliyor. “Kim o?” diyor bir ses; ama kim olduğunu öğrenemiyor: “A Gaz!” cevabı her kapıyı açıyor.
Bu sırada, evrenin bir başka noktasında…
Süreyya tek başına yaşadığı evde çok mutlu. Aile dırdırı yok, muhit de fena değil hani. Memleketin temiz havasını, suyunu aramıyor mu, arıyor tabi. Ama yine de özgürlüğün tadı bir başka. Bir başka tadı, bir başka pahası, bir başka derdi.
Su faturasını ödemeyi unuttuğu için suyunu hemencecik kestiler. Elektrik faturası durmadan yükseliyor ama durmadan. Onu ödüyor, kirayı ödüyor, suyu da hallettim derken ne oluyor? Tüpü bitiyor bu sefer. Büyükşehir derdi değil bu, tek başına yaşamanın ek külfeti olduğunun farkında. Ama yine de özgürlüğün tadı bir başka.
Tüp söylüyor bir tane. Sonra dün akşamı düşünüyor. Sevgilisi ile birlikte eve girerlerken karşılaştıkları alt kat komşusunun yüz ifadesini, sevişirlerken sevgilisinin yüz ifadesini, sevişme sonrası izledikleri dizideki genç oğlanın yüz ifadesini, onu evden uğurlarken bir türlü uyumayı beceremeyen beş yüz yaşındaki karşı karı kocadan, karı olanının kapı arasından uzanan yüzünün ifadesini düşünüyor. Ama yine de özgürl…
Bir Maltepe alıyor eline. Memleketini hatırlatan eski alışkanlığı bu leş sigara işte. Onu sigaraya alıştıran Maltepe düşkünü eski sevgilisi, sözlüsü, saf günlerinin pala bıyık kahramanı geliyor aklına. Gereksiz sevdalar kalbi erken yorar. Her sigarada hatırlıyor, izmariti kül tablasına her bastığında unutuyor; genetiği bu şekilde programlı.
Maltepe dudaklarının arasında, sağ eli çakmakta, sol eli sigaraya doğru, tam yakacakken sigarayı robotik kuşlar ötüyor, kapı çalıyor. “Kim o?” diyor; ama kim olduğunu öğrenemiyor. Gelen tüpçü. Yakmadan söndürüyor sigarasını.
Önce aşağıdaki kapıyı, sonra da evinin kapısını açıyor. Adamı içeri buyur ediyor. Şöyle bir bakıyor içeri girene: Üstü başı düzgün, tertipli. Elleri nasır tutmuş, güçlü kolları ve genel yapısı ile takım. Şapkasının altındaki yüzüne bakmıyor bile, birbirine düğümlediği kolları ve önüne düşürdüğü bakışlarla, sessizce mutfağı işaret ediyor. Arkasını dönüp mutfağa doğru iki adım atıyor ama arkada hareket olmayınca, geri dönüyor, tüpçü ile yüzleşiyor.
Bu sırada, evrenin bir başka noktasında…
Cemal tüpü kadının gösterdiği yere, mutfağa doğru götürmek yerine olduğu yere indiriyor. Sevdiği kadını saçının ucundan beline, kalçalarından ayak parmaklarına kadar ifadesizce süzüyor. Kadın ona doğru dönüyor, göz göze geliyorlar.
“Cemal?” diyor kadın sessizce. Gözlerinde pek çok ifade dönüyor ama Cemal bunların sadece bir kısmını görebiliyor. Kadın, Süreyya, aynı anda sevdiği, aşkı, yavuklusu, sözlüsü olan kişi ona doğru iki adım atıyor. Daha yakından bakıyorlar birbirlerine; artık kokusunu da alabiliyor.
Şapkasını indiriyor Cemal, yere hafifçe atıyor. Esmer, kısa kıvırcık saçları çıkıyor ortaya. Bir an sevdiğinin gözündeki o tanıdık bakışı yakalıyor, bu onu ister istemez hafifçe gülümsetiyor. Sonra sağlam kayalardan yapılma, nasırlı elini yerde duran tüpün sapına doluyor. Hızlıca kaldırıp, ivmesini kaybettirmeden omzunun etrafından dolandırıyor ve doğrudan aşkının kafasına indiriyor.
Sessizlik; öncesinde tüpün çarpması, Süreyya’nın yere çarpmasından dolayı çıkan sesten çok daha korkunç. Bir süre sihirli bir şekilde yayılan kanı izliyor. Sonra devrilmiş tüpü düzeltiyor ve emniyetini açıyor. Yayılmaya başlayan gazı genzinde ve ciğerlerinde hissediyor.
Maltepe sol iki parmağının ve dudaklarının arasında. Bir an gözlerini kapatıp, sevdiği ve bir zamanlar kendisini seven kadının dudaklarının o sigaraya değdiğini hayal ediyor. Son kez bir araya geliyor kimyaları. Çakmak sağ elinde hazır. “Birlikte gördüm sizi.” diyor, çakmağı çakıyor…